Dr. Güntürk Üstün
Tam Mevsimi Ağır Ağır Yaklaşıyor
Artık ilk kurulduğu yıllardan 1980’lerin ortalarına kadarki dönemde olduğu gibi “Ada”lılar ve yerli gezginlerce kısaca “Kalamaki” diye pek sıkça anılmayan ve özet ismi “Dilek Yarımadası Milli Parkı”, tam resmi adıysa “Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı” olan doğal ortam bütünü yalnız Ege Bölgesi’nin değil, bütün Türkiye’nin ve uluslararası Akdeniz kıyı şeridinin en gözde ve önemli ulusal parkları arasında yer almaktadır [Yunanca bir sözcük olan “Kalamaki”nin Türkçe karşılığı “İyi-Güzel maki”dir demek hiç de yanlış sayılmaz!]
Dilek Yarımadası Milli Parkı, Aydın ilinin Kuşadası sınırları içindeki Güzelçamlı beldesi-mahallesindeki Samsun Dağları’nın Ege Denizi'ne uzandığı son noktada bulunmakta olup, toplamda 27.675 hektarlık bir alana sahiptir. Bu alanın 10.985 hektarı 1966 senesinde milli park ilan edilen Dilek Yarımadasına, 16.690 hektarı da 1994 yılında milli park kapsamına alınan Büyük Menderes Deltasına aittir. Karşısında (Kuzeybatı ucunda) Yunanistan'a ait Ege Adalarından “Sisam/Samos Adası” bulunan Dilek Yarımadasının morfolojik yapısı içinde birçok tepe, vadi, kanyon ve koy bulunur (Park alanı içerisindeki en önemli kanyon, 15 kilometre uzunluğundaki Oluklu Kanyon’dur.) Yarımadanın en yüksek noktası milli parkın adını aldığı Dilek Tepe'dir [1237 metre yüksekliğinde]. Kuşadası’nın diğer dünyaca ünlü plajlarının aksine, ulusal parktaki 4 şahane koydaki toplam 4 harika plajın hepsi de bildiğimiz kumsal yerine taşlık niteliktedir. Bununla birlikte park, gerek kıyı şeridinin ilginçliği ve ferahlığı gerekse de denizinin temizliğiyle (Parkın plajları uluslararası “Mavi Bayrak” unvanına sahiptir) her sene özellikle yaz mevsiminde yerli ve yabancı çok sayıda turisti âdeta bir mıknatıs gibi bünyesine çekmektedir.
Yarımadanın hemen güneyinde bulunan Büyük Menderes Deltası’nın en önemli su kaynağı, 584 kilometre uzunluğundaki Büyük Menderes Irmağı’dır. Delta, morfolojik gelişimin hızlı olduğu ağız kısmında, bu gelişim sürecinin ürünü olan birçok lagün ile tuzcul bataklıklar ve çamur düzlüklerini kapsayan taşkın özellikte bir sulak alandır. İçerdiği çoğu ender biyolojik çeşitlilikten dolayı bu sulak alan uluslararası bir öneme sahiptir ve birtakım küresel sözleşmelerle koruma altına alınmıştır. Milli Park’ın sınırları içinde kalan tek yerleşim yeri özelliğindeki Doğanbey Köyü, yarımada ile deltanın birleştiği kesimdedir (Bu araştırıcı ve keşfedici gözlerden uzak şirin, sakin, huzurlu köy bana kalırsa hem ulusal hem de uluslararası turizm platformlarında şimdikinden kat kat daha fazla düzeyde tanınmayı/tanıtılmayı hak ediyor.) Doğal değerlerinin yanı sıra tarihi değerleriyle de dikkat çeken Milli Parka bugün için civardaki irili ufaklı her yerleşim bölgesinden yalnızca karayolu ile ulaşılabilmektedir.
Yılın her günü saat 08:00-17:00 arasında konuklarını ağırlamak üzere kapıları açık olan, ülkemizde her tip yapılaşmanın olmadığı doğal alanlardan biri konumundaki Dilek Yarımadası Milli Parkında, piknik-deniz ve güneş banyosu-olta balıkçılığı-doğa yürüyüşü-bisiklet sporu-fotoğrafçılık-kuş ve yaban hayatı gözlemciliği-botanik turu-manzara seyiri gibi aktiviteleri keyifle gerçekleştirmek mümkündür. Günübirlik kullanım için ziyaretçilerine parka araçla veya yayan rahatça giriş/çıkışı sağlayan büyükçe kapısı-soğuk ve kaliteli içme suyunun aktığı çeşmeler-otopark ve piknik alanları-idare ve ziyaretçi merkezi-plaj-soyunma kabinleri ve duşlar-tuvalet-çocuk oyun alanı-yürüyüş ve bisiklet yolu-seyir terası-kuş gözetleme kulesi-yağmur barınağı-kır lokantası-mescit gibi tesis olanakları sunan Dilek Yarımadası Milli Parkında zaman gerçekten su gibi akıp gitmekte ve konuklarına belleklerinden kolay kolay çıkmayacak anlar yaşatmaktadır.
Kuşadası içi ve sahil şeridi boyuncaki ciddi yapılaşmalardan sonra, bu ulusal parkın sanki çöldeki bir vahayı andırdığı rahatlıkla söylenebilir. Ormanlarla kaplı topraklarında ev sahipliğini üstlendiği 804 bitki (6 tanesi sadece buraya özgü), 28 memeli, 42 sürüngen türü belirlenmiştir. Soyunun tükenmiş olabileceği varsayılan “Anadolu Parsı-Leoparı”nın [Panthera pardus tulliana] Batıda yaşadığı son noktanın bu park olduğu bildirilmiştir. Parkın kıyılarındaki deniz suları da 45 çeşit balık türüne ve çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapar. Türü çok ciddi bir yok olma tehditi altındaki deniz memelilerinden “Akdeniz Foku”da [Monachus monachus] yine parkın koylarındaki suların en sempatik gediklilerindendir. 1998 yılı Şubat ayında hayli ilginç bir olay yaşanmış ve Dilek Yarımadası Milli Parkının, Kavaklıburun Koyu’nda karaya vuran 14.5 metre boyundaki bir “uzun balina” [Oluklu Balina-Fin Balinası=Balaenoptera physalus] iskeleti, Milli Park sahillerinin nadiren de olsa bir kısım balinalara ev sahipliği yaptığını ortaya çıkarmıştır. Söz konusu balinaya ait iskelet Kuşadası Güvercinada Kalesi’nde sergilenmekte ve ücretsiz olarak meraklılarca ziyaret edilebilmektedir.
Aziz dostum Dilek Yarımadası Milli Parkını hakkıyla anlatabilmek, benim bu kısa köşe yazım türünden denemelerle kesinkes mümkün olamayacağı gibi doğallıkla eksik de kalacaktır. O nedenle parkı tanımak isteyenlerin, eğer arzu ederlerse, araçlarıyla en kısa sürede ziyaretleri öncesinde, internetteki son derece detaylı bilgiler verici kaynak sitelerden yararlanmalarını önermek isterim. İngilizcelerine güvenen okurlar da, parkın geçmişteki yabancı konuklarının hayranlıklarını içtenlikle dile getirdikleri çok sayıdaki internet gezi sayfalarını gözden geçirebilirler. Parka gelen ziyaretçilerin büyük bir bölümünün ortak amacı piknik yapma ve deniz-güneş banyosundan yararlanmaktır. Bununla beraber, kendilerine kısa süreli sözlü ve özet yazılı bildirimlerle yanı başından geçtikleri bu eşsiz ve korunması görev kabul edilesi doğa harikasının canlı bileşenlerinin taşıdığı sınırsız önemin sık sık aktarılması bence daha daha teşvik edilmelidir. Ayrıca ilgili tur operatörlerinin Kuşadası Limanına gelen ve 1 gece konaklayacak kruvaziyer yolcularına, olanaklar ölçüsünde, uzun olmasa da bir Dilek Yarımadası Milli Parkı gezisi yaptırmalarının unutulmaz bir deneyim şeklinde algılanacağı kanısındayım.
LOJİPORT’taki sütunumda aylarca önce de vurguladığım gibi, İzmir’in haklı gurur kaynaklarından İZBAN raylı sistem ağı hazır Selçuk istasyonuna kadar erişmişken, Bergama projesinin tamamlanmasını takiben, fazla gecikmeden öncelikle mutlaka Kuşadası’na dek uzatılmalıdır (Tıpkı bir sonraki aşamada, Aliağa’dan Ayvalık’a kadar ulaştırılması gerektiği gibi). Bu bir tür “tatlı zorunluk” gibi bizlere göz kırpan, her tür fikir jimnastiğine açık ray hattı gerçekliği için, Kuşadası’nın turistik yönden benzersiz önem taşıyan sayısız doğa ve tarih unsurları arasına sevimli, görkemli ve paylaşımcı Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın yarım yüzyılı aşkın resmi varlığını da eklememek olmaz! Özetle, raysever bir şair-yazar sıfatıyla benden İZBAN ve TCDD’nin değerli yönetim kadrolarına iletmesi! Elbette sözünü ettiğim projede en son kararı onlar verecektir.
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.