Dr. Kerem Şahinboy
Trump Geldi Böyle Oldu
Kasım 2024 itibarıyla Rusya Ukrayna'da yaklaşık 800000 asker kaybetti. Ukraynalıların kayıpları ise -nedense- pek açıklanmıyor. Tarihçiler, Rusların görece sabırlı, yıldırıcı ve yavaş savaştığını ifade ediyorlar. Düşman gördükleri topraklara yıkacak ve orada kaybetmeyi göze aldıkları çok insan stokları var. Ukrayna'da ise durum daha farklı. Askere celbedilecek personel için sokaklarda adet bir cadı avı başlamış durumda. İnzibat, trafik polisi gibi köşe başlarını tutmuş, ayrıca sıkı sıkıya devriye atıyorlar. Sokakta dolaşan bir genç yetişkin erkek gördüklerinde karga tulumba askere alma merkezine götürülmesi işten bile değil.
Trump'ın da belirttiği üzere Ukrayna geçmişte - belki bugün de- yolsuzluğun, rüşvetin ve liyakatsizliğin Mekke'siydi. İnsanların binlerce dolara sakat raporu aldıklarını veya askerden yırtmak için üniversiteye kaydolup öğrenciymiş gibi davrandıklarını ben kendi tanıdığım kişilerden biliyorum, şahidim.
Rusya'daki meslektaşlarımla konuştuğumda savaşın kendilerine tesirinin pek olmadığını ifade ediyorlar. Bu konuda Türkiye de onlara oldukça yardımcı oldu ve adeta 'lokavt kırıcılığı' yaptı. Umarız devleti idare eden, politika belirleyicilerimiz bu konunun muhasebesini doğru yapmışlardır. Brics'e yanaşıyor olmamız da kendimize taraf olarak artık batıyı değil diğer mahalleyi yakın gördüğümüzün bir işareti. Kısaca, ölüm ile sıtma arasında bir seçim yapmak gerekirken sanki ölümü seçmiş gibiyiz, zira tarihte Rusya'yla bot bağlayan hiçbir medeniyetin ihya olduğu görülmemiştir. Kuzey-Güney Kore örneği yeter de artar.
Rusya, alışverişini Türkiye'de kurulan transit ticaret firmaları üzerinden çok büyük sıkıntılar yaşamadan idame ettirebiliyor. İş Bankası, Ziraat, Emlak Katılım, Denizbank gibi finans kuruluşları da işin para kısmını hallediyorlar. Makas bir parça açık olsa da Ruble diğer para birimlerine arbitre ediliyor. Türk firması Abd'den, Ab'den alışverişini yapıp, transit olarak Rusya'ya gönderiyor. Alan da, satan da, transitçilik yapan da memnun. Peki, sonucu uzun zamandır belli bu savaş neden devam ediyor? Neden binlerce insan yaşamını kaybediyor?
Rusya'nın swift sisteminden çıkarılmış, onlarca şahıs ve şirketin ambargoya uğramış olmasının, birçok uluslararası şirketin Rusya'yı terk etmiş (yersen) olmasının, konteyner hatlarının Rus limanlarına servisi durdurarak tedarik zincirini felç etmiş olmasının bir hikmet-i harbiyesi yok. Son Moskova seyahatimde bunu şahsen gözlemlemiştim. Sağda solda birkaç vatanperver afiş dışında savaşın sokağa tesir bile etmediği gözlenebiliyordu. Ne gıda fiyatları yükselmişti ne de geçim şartları değişmişti. Bugün de çok farklı bir durum olmadığını söylemek zor değil. Dünya medyasından izole edilmesi sebebiyle Rusların kendi retoriklerini uluslararası cemiyete ifade etme şansları kısıtlı. Ukraynalılar ise sosyal medyada müthiş başarılara imza atıyorlar gibi görünüyor. Gerçekler ise çok acı. Özellikle Eylül 2024'ten beri artan Rus atakları Ukraynalılara hem toprak hem de insan kaybettiriyor. Talan olan, taş üstünde taş kalmayan toprakların tamamı Ukrayna'da. Ukrayna'nın Rusların Kursk bölgesinden ele geçirdikleri bir mercimek tanesi büyüklüğünde toprak ise her an düşebilir.
X konteyner hattının orta düzey bir sorumlusuyla konuşuyordum. "Bizim Rusya ile ticarette hizmet sunan taraf olmamız markamıza zarar verirdi. Biz de pazardan çekildik." dedi ve ekledi "...ancak, Y konteyner hattını kurduk ve o şekilde taşımacılığa devam ediyoruz." Y'nin sahibinin X olduğunu ben biliyorsam, dünyanın geri kalanı da biliyordur. Abd'den ve AB'den Rusya'ya transit ticaret şirketleri, sahibi aynı fakat adı değişmiş konteyner hatları vasıtasıyla ticaret akıyor. Kim kimi kandırıyor?
Savaşın kazananı yoktur diyoruz ancak ne yazık ki bu söylem kâr denilen oranın tüm insanlığın üstüne yerleştirildiği bugünlerde çok nahif bir ifade olarak kalıyor. Savaşın kazananı en çok kâr eden kimse odur. Çevrenize bakın, hangi kesimlerin ellerini ovuşturduğunu görüyorsunuz? Çinliler mi? Amerikan silah sanayii mi? Radarın altında kalan terör örgütleri mi? Piyasayı boş bulup çoluk çocuk ayrımı yapmadan coğrafyasını ateşe atan İsrail mi?
Çok kaba bir hesapla 3 senelik Ukrayna-Rus savaşında 2,2 milyon insan asker-sivil karışık hayatını kaybetti. Bu sayının %65'lik kısmını Ukraynalılar oluşturuyor. Trump'ın yeniden seçilmesiyle Ukrayna'da savaşın motivasyonu olumsuz şekilde etkilendi. Görünen köy kılavuz istemez. Bu korkunç savaşın körükleyicilerinden ilki Amerika Birleşik Devletleri'ydi. "Korkma aslanım, arkanda biz varız." söylemiyle siyasetin S harfinden haberi olmayan, birkaç yıl öncesine dek Antalya'da iç çamaşırıyla Rus turistleri tatil köylerinde eğlendiren bir komedyenin, engellenmesi mümkün bu savaşın takkesini Ukraynalıların kafasına nasıl ördüğünü gördük. İninde guruldayıp duran, o saldırgan, bela arayan ve acımasız Rus ayısının nasıl sopayla dürtülerek savaşa çekildiğine beraberce şahit olduk. Gerçi buna büyük bir efor sarfetmeye de gerek yoktu, Putin'in Rusya'sı savaş için sebep arıyordu, buldu. Tekrar tekrar yazacağım; bu savaş önlenebilirdi, önlenmedi ve sorumlusu Putin olduğu kadar Zelensky ve arkasındaki batı bloğudur.
Zelensky, akıllı ve çalışkan bir insan ancak bir şovmen. Son üç senedir de hayalini bile kuramayacağı ilgi ve alakaya mazhar. Hayatında askerlik yapmamış, nizamiyeden içeri adım atmamış bu beyefendiyi bugün haki askeri elbiseler ve kirli sakalla, kendi yarattığı 'persona'yı oynarken görüyoruz. Gerçeklikten o denli kopuk ki aksini söyleyenleri de etrafında barındırmıyor. Buna en iyi örnek Ukrayna Orduları'nın komutanı kademesinde bulunan Valerii Zaluzhnyi'nin "Savaş stalemate (çözümsüzlük- tıkanma) durumuna ulaştı. Bundan sonra sadece kaybımız olur. Masaya oturalım." söylemi sonrasında apar topar görevden azledilip, İngiltere'ye diplomat olarak atanması gösterilebilir.
Zelensky ve kabinesinin kendi ülkelerine attıkları en büyük kazık, batılı ağababalarının sürekli arkalarında olacağı hayaline Ukrayna milletini heba etmiş olmasıdır. Rusya bu korkunç mezalimi bir beş sene daha devam ettirebilir görünümü çiziyor. Trump sonrası ABD'si elini eteğini çektiğinde Ukrayna'nın ne yapacağını kim bilir?
Geçtiğimiz ay Zelensky koltuğunun altında bir "Zafer Planı" ile batılı ortaklarını ziyaret etti. Yazdığı senaryo film olabilir ancak hiçbir ülke Zelensky'nin bu planını gerçekçi bulmadı. "Son askerimiz kalana, son mermimiz sıkılana dek savaşacağız." söylemi romantik bir söylemdir ancak gerçekçi olmadığını kabul edelim. Geldiğimiz gün itibarıyla, savaşın topla, tüfekle kazanılmayacağı, ve çok üzülerek ifade edeyim, Ukrayna'nın kaybettiği o toprakları şimdilik geri alamayacağı aşikar. Bunu tüm dünya biliyor, ancak yüzü gözü yumruk içinde kalmış olmasına rağmen ringden inmemekte direnen Zelensky bir türlü ikna olmuyor. Üstüne üstlük Rusya'dan bir de savaş tazminatı istiyor ki bu da tam dostlar başına bir hikaye. Şimdi birkaç madde ile hepimizin bildiklerini ifade edelim, tarihe not düşmüş oluruz.
1. Ukrayna, Kırım, Donbas kentleri (Mariupol, Donetsk, Kherson'un doğusu, Zaphorozhye) ve çevresinin Rusya'ya bırakılmasını kabul etmek durumundadır. Uluslararası siyasette kazanımlar ufak ufak elde edilir. Ukraynalılar sabırlı olmalılar. İleride siz güçlenir, rakibiniz zayıflarsa tekrar tarihi sınırlarınıza dönme hamleleri yaparsınız; keza Putin öyle yaptı.
2. Nato üyeliğinden çok AB üyeliği Ukrayna’yı ayıltacaktır. Pazarlık karşılıklı tavizler verilerek yapılır. Zelensky ne yardan ne de serden vaz geçmek istiyor. Eli zayıf, şartlar uygun değil. Mevcut koşullarda eli güçlü olan taraf Rusya gibi görünüyor. Ukraynalıların Nato'nun kapısını aşındırmayı bırakması, dikkatini ve önceliği AB'ye vermesi lazım. İçinde bulundukları yolsuzluk, talan, bürokratik kirlilik ortamında AB'ye üyelik zor görünse de önümüzde Bulgaristan, Güney Kıbrıs ve hatta Yunanistan gibi örnekler var. Hatırlarsanız, Baltık ülkeleri Litvanya, Estonya ve Letonya'nın da birliğe üyelikleri ışık hızıyla alınmış, Rusya karşıtı siyasi kararlardı. Ukrayna adına bir takım kolaylıkların sağlanabileceği pazarlık ortamını yaratabilecek beceriye sahip bürokratları olduğunu biliyoruz. Ukraynalıların kahramanlıkları AB cemiyetinde bir sempati de kazanmışken bu fırsatı geç olmadan değerlendirmeleri gerekir.
3. Ukraynalıların önceliği yaralarını sarmak olmalı. Haritadan silinen kentleri yeniden inşa etmeliler. Ülke dışına çıkmış beyinleri geri çağırarak çığır açıcı devrimlerle bir on yılda çok işler başarabilirler. Bunu yaparken askeri anlamda tarafsız kalacaklarının garantisini birilerine vermek zorunda olduklarını unutmamalılar. "Keşke envanterdeki nükleer silahları Rusya'ya devretmeseydik." hayıflanmaları yersiz. Bir kişinin dahi savaş sebebiyle yaşamını yitirmeyeceği yeni Ukrayna'nın kuruluşuna kolları sıvamalılar.
4. Direkt Ukraynalılara seslenerek, devlet yönetiminden liyakatsizliği, yolsuzluğu, hukuksuzluğu, çürümeyi, soygunu, şahsi zenginleşmeyi kalıcı olarak silemezseniz gelişen bir Ukrayna'yı kalıcı olarak tahsis edemezsiniz. Düşmanınızın bileğini bükmenin en medeni yolu, ülkenizi ekonomi, bilim, çağdaş yaşam, bağımsız hukuk, ifade özgürlüğü bakımından onlardan daha güçlü konuma getirerek bir güç merkezi haline gelmektir. Unutmayalım, Amerikalılarla Japonlar barışı tahsis ettiler ve meyvelerini birlikte topladılar. Türklerle İngilizler husumet ve kin gütme yerine işbirliğini rehber edinerek alışverişlerini artırdılar. Fransa ve Almanya günümüz Avrupa’sında iki uyumlu ve sinerjik ortak. Halbuki tarihlerinde kedi-köpek gibi didişip durmuşlardı. Demek ki, kazanan taraf her zaman karşı tarafı askeri gücüyle ezen olmayabiliyor.
5. Sizi savaşa sokan ABD'nin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini görmek, anlamak ve sindirmek zorundasınız. Savaş ihraç etmek ABD'nin en geleneksel ticari alışkanlığıdır. Benzerlerini Somali'de, Libya'da, Irak'ta, Vietnam'da, Küba'da ve nice ufak lokasyonda yaptılar. İlginç olan, geçmişte başkanlar değişse de Amerikan devlet stratejisinde radikal eksen kaymaları olmamasıydı, ancak bugün görüyoruz ki Ukrayna'ya sonuna kadar açık kaynak, askeri destek, tarihte görülmemiş derecede büyük yardımlar yapan Biden yönetimine oranla Trump'ın gelişi tüm bu ilişkilerin yeniden değerlendirileceği işaretini veriyor. Bu değişim, ABD'nin de kendi içinde bir tutarsızlığın kök saldığı anlamını çıkarabilir. Biden'in evet dediğine Trump'ın hayır demesi deneyimine karşı tüm uluslararası muhatapları ilişkilerini tekrar gözden geçireceklerdir.
6. Hükümetimizin son yirmi senedir kurgulamaya çalıştığı "Din kardeşliği." stratejisin bayat ekmeğe tirit olduğunu acaba en erken kim görecek? Çoluk, çocuk ayırmadan birbirini yok eden Ruslarla Ukraynalılar Hristiyan Ortodoks mezhebine mensup iki ülke, üstelik iki ülke de dil, kültür ve tarih birliği olan Slav ırkı mensubu. Benzer bir gerilimin İranlı mollalar ve çöl zengini Suudiler arasında olduğunu, hatta bu ikisinin Yemen'de bir "maşalar savaşı/ proxy wars" yürüttüğü gerçeği de malumunuz. Yarın en büyük kazığı din kardeşi saydıklarımızdan yersek "kandırıldık" demek yerine şimdiden önlemlerimizi alarak Atatürk'çü fabrika ayarlarına dönmekten başka yolumuz olmadığını da kabul etmeliyiz.
2025'in ikinci yarısına kalmadan bu kanlı savaşın sahadan masaya döneceğine dair kanaatler yoğunlaşmış durumda. Umarım zaman bizi yanıltmaz. Ne mutlu bize iki, cephede savaşmayı bildiği kadar masada müzakere etmeyi de bilen bir Atatürk'ümüz vardı. Acı o ki, aynı melekelere sahip olmayan siyasilerin ülkelerini ne hale soktuğunu esefle izliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.