Dr. Güntürk Üstün

Dr. Güntürk Üstün

Neredeyse Sıfır Tolerans Ve İşini Kolay Kaybetme Yüzyılı

Boeing 737 MAX’ler hakkında yaşananları biliyorsunuz! Efsanevi Boeing 737 tipi yolcu jeti ailesinin bu “geliştirilmiş” yeni nesil üyesinin başına gelenler sivil havacılık tarihinde görece az sayıda yolcu uçağının başına gelmiştir hiç kuşkusuz! Mayıs 2017’de, Malezya merkezli “Malindo Air” [Endonezya merkezli “Lion Air”in yan kuruluşu] ile ilk ticari seferini gerçekleştiren Boeing 737 MAX 8 tipi dar gövdeli, çift motorlu, maksimum 210 yolcu kapasiteli jet uçağının son derece parlak olacağı tahmin edilen geleceği, hiç beklenmedik biçimde yaklaşık 5 ay ara ile birbirini andıran sebepler toplamıyla meydana gelen 2 ölümcül, trajik kaza ile aniden kararıverdi.

Her 2 kaza hakkında genelde Boeing’i sorgulayıcı tarzdaki otorite görüşleri yazılı ve görsel basında arka arkaya yer alırken, “kalıcı marka(lar) yaratma” konusundaki yeteneği iyi bilinen A.B.D. Başkanı Bay Donald Trump da, en katı karşıtlarını bile şaşırtacak bir ifadeyle Boeing şirketine “737 MAX’lere ait ilgili yazılım problemini acil şekilde çözümlemesini ve mümkünse söz konusu uçağın bundan böyle farklı bir ad ile pazarlanmasını” önererek hararetli gündeme dahil oldu.

Eleştiri salvoları altındaki Boeing’in 55 yaşındaki dinamik ve deneyimli başkan ve CEO’su Bay Dennis Muilenburg’un şimdilik ne istifası ne de yükümlülüklerinin azaltılması söz konusu. Ancak idare ettiği koca şirketin göklerde insan hayatıyla “Rus Ruleti” oynayamayacağının yönetim kurulundaki her üye gibi kendisi de eminim ki yüzde yüz farkında. Ayrıca aviofobiden yoksun, öngörüden zengin her tutkulu uçak yolcusunun (tıpkı benim gibi), “kokpitteki esas kontrolün sofistike bir bilgisayardan çok, yeterince uçuş eğitim ve tecrübesine sahip bir pilotta olmasını yeğleyeceğinin” ayrımına da açık ve net bir şekilde vardı.

boeing-737.pngBoeing ayarında bir kuruluşun bile böylesi bir krizden mali açıdan örselenmeden çıkması olanak dışıydı. Nitekim, geçtiğimiz günlerde açıklanan şirketin 2019 senesi ilk 4 ayına ait parasal kayıplar bu görüşü doğrular nitelikte. Öte yandan, tarafsız sivil havacılık uzmanlarının haftalardır haklı biçimde hem global havayolu camiası hem de dünya kamuoyunu meşgul eden probleme ait ortak görüşünü sanırım şöyle özetlemek yanlış olmayacaktır: “Boeing yapılabilecek en profesyonelce ve becerikli pazarlama-satış manevrasıyla 737 MAX yangının üzerine kerosen ile gitmedi! Ethopian Air kazasından sonra, tehlikeli ve yıkıcı türden ‘firma depremi’ yaratabilecek ölçekteki felaketin kapkara bulutlarının yoğunluğunun üretim tesislerinin üzerine çökmek üzere olduğunu anlayıp, daha fazla gecikmeden, 737 MAX’lerin tüm dünyada resmi otoritelerce hemen hemen eşzamanlı uçuştan çekilmeleri kararını içtenlikle destekledi. Ve ardından da, tamamen kendisinden kaynaklanan ve ‘uçuş kontrol yazılımlarının güncellenip yenilenmesini’ gerektiren sorunu süratle giderip, söz konusu sorunlu jetlere yüklemenin bilgece yolunu seçerek, mali açıdan uğrayacağı yitimleri kabullenip şirketin salt geleceğine odaklandı”.

Şimdi Boeing’in adeta beyni durumundaki Birleşik Amerika’nın Seattle şehrinde bulunan genel merkezindeki üst düzey yöneticilerin tek vücut halinde tek yapmaları gereken, zaman ile yarışmak yerine zamanı yetkinlikle kullanarak, hem ilgili resmi havacılık otoritelerini (başta kısaca “FAA” olarak bilinen Amerikan Federal Havacılık Kurulu”nu) hem de havayolu şirketlerini uçaklarındaki yapılması zorunlu düzenlemeleri yaparak tamamen emniyetli hale getirdiklerine inandırmalarıdır. Atlantik ötesinden gelen ilk haberler, Boeing mühendislerinin özenle yaptıkları yeni düzenlemeyi yüksek kalitedeki kokpit simülatörlerinde denemeye başlayan kimi Birleşik Amerika merkezli havayolu şirketleri pilotlarının sonuçtan memnun kaldıkları şeklinde. En kötümser tahminle göklerden pistlere indirilip bekletilen bütün Boeing 737 MAX tip uçakların en geç önümüzdeki Ağustos ayı bitmeden, tekrardan tarifeli seferlerine başlamaları Boeing için olduğu kadar, havayolu endüstrisinin ekonomik sağlığı ve prestiji açısından görmezden gelinemeyecek bir önem arz etmekte.                                                                                                                                                        Sözün özü bence havacılık devi Boeing havayolu âlemini doğallıkla etkisi altına almış bu koskocaman kargaşaya, serinkanlılık ve sorumluluk bilincini koruyarak ne bütünüyle düşmek ne de bütünüyle karışmaktan yana! Bununla birlikte, ortaya çıkan kaos tablosundaki birincil rolünü yoksayamayacağının ve şirketin etik değerlerini de yeniden gözden geçirmesi yükümlülüğünün farkında. Üstelik eğer sayısız ümitler besledikleri 737 MAX beklenilen güveni tazeleyemezse, bu karabasanımsı durum tabii ki en fazla ezeli rakipleri Avrupalı Airbus’ın benzer özelliklerle donanmış A320neo’sunun işine adamakıllı yarayacak! Doğru sayılabilecek yoruma ne denir? Elbette Boeing tarafından ikna edilecekler listesine ülkemizdeki SHGM (Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü) ve THY (Türk Hava Yolları)’nin yanı sıra, sıkça ya da seyrek uçan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını de eklemek gerekiyor!

Bu yazıyı okuyanlarınızın bir bölümünün hemen anımsayacağı üzere, THY filosunda “Boeing 737 MAX 8 ve 9” tipi yolcu jetlerinden toplam 12 adet bulunuyor ve hepsi de yeryüzündeki hemcinsleri gibi “uçuş yasaklı”. Ülkemizde şimdilik THY dışında, filosunda Boeing 737 MAX olan başka bir havayolu kuruluşu yok. Akıbeti halen sisler içindeki jetin gezegenimizdeki en büyük kullanıcısı ise toplam 34 uçakla Birleşik Amerikalı ünlü Southwest Airlines şirketi.

Satırlarımın sonuna yaklaşırken, gerek Ekim 2018’de düşen Lion Air-Boeing 737 MAX 8, gerekse de Mart 2019’da düşen Ethiopian Airlines-Boeing 737 MAX 8 uçaklarında yaşamlarını yitiren yolcularla kokpit ve kabin ekibi mensuplarını saygıyla anmak ve aileleri, yakınları ile sevenlerine başsağlığı ve sabır dileklerimi iletmek istiyorum. Geçmişte deneyimlenen benzer durumlarda olduğu gibi, keşke her 2 ölümcül kaza gerçekleşmeden Boeing 737 MAX’lere ait problemin giderilebilmesi için ne yapılması gerekiyorsa yapılabilseydi! Bu kolonda daha önce de vurguladığım üzere, 11 Eylül 2001 terör saldırıları ve sonrasındaki şok edici gelişmelerin ardından bence dünya sivil havacılık endüstrisinin her kademesinden görevlinin artık bir gerçekliği sürekli aklının en ön sıralarında konuşlandırması gerekiyor ki, o da özellikle değerli birer bileşeni oldukları devasa sektörün 21’inci yüzyılda her türden hatayı en az tolere edebilecek ve kişiye binbir zorlukla elde ettiği işini en kolay kaybettirecek acımasız bir profesyonellik düzeyine erişmişliğidir. 

Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.

Bu yazı toplam 1680 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.