Selçuk Onur
Uluslararası taşımacının çözümü Hz. Musa’nın asasında
Uluslararası karayolu nakliyecisi, bir yandan dışardan dayatılan tarife dışı engellerle boğuşurken, içeride de bürokrasi hazretlerinin gümrük duvarlarını aşmaya çalışıyor.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, AB’nin Türk TIR’larına uyguladığı transit geçiş engellemeleri yüzünden yaşanan ihracat kaybının 5 buçuk milyar doları bulduğunu söylüyor. Yani, cari açığı gittikçe büyüyen ülkem, 5.5 milyar dolarlık daha fazla mal ihraç edip aradaki farkı bir nebze olsun kapatabilecekken, türlü dayatmalar sonucu engellemelerle karşılaşıyor.
Nuhoğlu, bunu da şu sözlerle açıklıyor:
“Bulgaristan kalkıp diyor ki, ‘Benim ülkemden sadece 10 bin araç geçirebilirsin.’ Ama benim Almanya’ya 100 bin araçlık taşımam var, bu nasıl olacak? O zaman diyor ki, ‘Treni kullanacaksın.’ Peki, neden ben; sen tren kullanmıyorsun? Ya da başkaları neden kullanmıyor. Hatta İran bile kullanmazken neden ben tren kullanıyorum. Bunun nedeni şu; Avrupa Birliği diyor ki, ‘Türk malları rekabetçi, son dönemlerde gelişti. Onlar mallarını istedikleri gibi Fransa’ya, Almanya’ya, Hollanda’ya taşırsa, oradaki üreticiler zor durumda kalacak. Ama öte yandan 1 Ocak 1996 yılında imzaladığımız bir anlaşma var ve o anlaşma gereği istedikleri kadar malı taşıma hakları var.’ İşte bu yüzden de malların geçişini engelleyemedikleri için ülkelerinden geçen TIR’ları engelliyorlar. Evet, kulağa çok basitmiş gibi geliyor ama durum gerçekten de bu.”
Fransızlar hala Türk römorklarını kabotaja sokuyor. 200 litre mazot kontrolü, inanılmaz bir hassasiyetle yapılıyor. Avusturya, benim karayollarımdan ancak şu kadarlık geçiş yapabilirsin, gerisi Ro-La’ya binecek dayatması yapıyor. İtalya’da sağa baktın suç, sola baktın suç. İtalyan polisinin kestiği acımasız cezalar var. Hem ceza kesiyor, hem de 3 ay aracı kontrol altında tutuyor. Bulgaristan’da bir gün bilgisayar sistemi arızalanıyor, ertesi gün kantar bozuluyor.
Vize almak da ayrı bir dert. Deveye hendek atlatmayla eşdeğer. Adamların yükünü taşıyacaksınız ama ananınızın nikahına kadar sordukları gibi, bir de üste para alıyorlar.
Gelelim, bir de bu yana…
Halkalı Gümrüğü’nü bir önceki yazımda yazdım. Her şey bitti, açılacak deniyor ama daha ortada yol yok. Kapıkule ve Hamzabeyli’de hafta sonları yaşanan sıkışıklık giderek artıyor. Şimdi turizm sezonu da başladı. Bu durum iyice can yakar hale gelecek. Nakliyeci artık 10 kilometre kuyruklardan sonra kapıları geçmemeli. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu yok. Halbuki, bunun yaşanacağı belli, hafta sonu yoğunluk artıyor. Peki çözüm için ne yapılıyor? Koca bir hiç... Memur sayısı artırılabilir, bazı pratikleştirme yöntemleri uygulanır, gümrük kuralları esnetilebilir vb…
Nakliyeci tüm bunlarla boğuşurken, bir de haksız rekabet yaşıyor. Yollarımızda gün geçtikçe çoğalan yabancı plakalı TIR’lar var. Biri de çıkıp hoooop kardeşim, sen benim insanımın götüreceği yükü hangi hakla taşıyorsun demiyor.
Sözün özü, bütün engelleri ortadan kaldırmak için geriye bir tek çözüm kalıyor. Musa Peygamber yine ortaya çıkacak, asasını denize dokundurup, ‘Buyurun çocuklar, ben olmasam siz çözüm için daha çooook beklersiniz’ diyecek.
Saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.